Allah bizlerin her konuda düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı emreder. Aklını kullanmayana da her türlü pisliği vereceğini açıkça söyler. Madem Allah düşünmemizi emrediyor, gelin sizlere günümüzde yaşanan İslam ın Kur’an ile bağlantılı olup olmadığını, bizlerin Allah ın yolunda olup olmadığımız konusunda birlikte düşünelim ve Kur’an ile karşılaştıralım ki, hesap günü üzülenlerin, şaşkına dönenlerin safında olmayalım. . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . VIDEO
Mevlânâ’nın tüccar ile papağan hikayesi; Tacir iş için Hindistan’a gitmeye karar verir. Papağanına hediye olarak ne istediğini sorar. Papağanı şöyle cevap verir: “ Senden bir tek dileğim var; Hindistan’da diğer papağanları gördüğünde şunları söyle: Sizi (özgün varlık düzeyinizi) arzulayan bir papağan takdir-i ilahi gereği benim tutsağımdır.” Tüccar Hindistan’da bu mesajı bir grup papağana iletir ve bunlardan biri bu haberi duyduktan sonra titrer ve düşüp ölür. Tüccar üzülür ve hiç şüphesiz bunun kendi kuşu ile akraba olduğunu düşünür. Eve dönünce, istemeden dahi olsa olanları papağana anlatır. Bunu duyar duymaz oda titremeye başlar ve kafesin bir köşesine düşer. Papağanını kaybettiğinden dolayı tüccar üzülür ve kafesin kapağını açıp dışarı fırlatır. Papağan derhal uçup bir dala konar ve hayrete düşen tüccar iki kuş arasında nasıl bir iletişim olduğunu sorar; papağan şu cevabı verir: davranışı ile diğer papağan aslında şöyle dedi: kendin öl ve ötmeyi bırak; ancak bu şekilde kurtulup özgürlüğüne kavuşabilirsin. Mesneviden kıssa-kıssadan hisseler: Bir avcı bir gün bir serçe avlar. Serçe dile gelerek; “Bana ne yapmayı düşünüyorsun?” diye sorar. Avcı; “Seni kesip yiyeceğim!” Kuş da; “Vallahi benim ne etim lezzetlidir, ne de senin karnını doyurur! Ben sana üç şey öğreteyim, bunlar senin işine beni yemekten daha çok yarar. Bunların birincisini senin elinde iken söyleyeceğim, ikincisini karşıdaki ağaca konunca söyleyeceğim, üçüncüsünü de ilerideki tepeye varınca söyleyeceğim!” Avcı; “Birincisini söyle öyleyse!” Kuş: “Elinden kaçırdığın şeyler için asla hayıflanma!” Avcı kuşu elinden bırakır ve ikincisini de söylemesini ister. Kuş ağca konar ve “Olmayacak bir şeye sakın inanma!” der. Sonra kuş uçup karşı tepeye konar ve şöyle der: “Ey bahtsız adam! Eğer beni kesmiş olsaydın, kursağımdan her biri yirmi miskal ağırlığında iki tane inci çıkaracaktın!” Avcı bunları duyunca kaçırdığı fırsatlara hayıflanarak dudaklarını ısırır ve der ki: “Hadi üçüncüyü de söyle!” Sana söylediğim ilk iki nasihati unuttun, üçüncüsünü ben sana nasıl söyleyeyim!… Ben sana,elinden kaçırdığın şeye sakın hayıflanma, olmayacak şeylere sakın ha inanma demedim mi? Benim etim, kanım ve tüylerim yirmi miskal ağırlığında gelmezken, nasıl olur da kursağımda her biri yirmi miskal ağırlığında iki inci bulunduğuna inanırsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder